Blog Arşivi

Hakkımda

Fotoğrafım
İstanbul&Hatay, Türkiye
Sıradanlıkların muhalefetçileri...Ben mucizeye tapanlardanım.Gerçekleşmiyeceğini bile bile dünyanın her an her mekanında onu arayanlardanım.Bütün kayıplarım onun uğrunadır.Bütün varoluşlarım ona olan tutkumdandır.____________ Benim için müzik; uykularımdaki rüyalar gibidir. Sadece ben görürüm, hissederim, yaşarım, unuturum, hatırladıklarımı aktarırım, yorumlarım... Bazı rüyalar da gerçek olur... Müzik iyi ya da kötüdür, bir tercih yapmak ise hayattır.________________ Yani başka türlü birşey benim istediğim...

26 Nisan 2009 Pazar

Çocukluğum ve globalleşen çocukluklar

Uzun zaman önce çocukluğumu satılığa çıkardım.

Bir değil binlerce alıcısı vardı.

Onun masalları yada oyuncakları pek para etmiyordu.

Bireyselleşen dünyaya benliğini tümüyle satmak en karlısıydı.

Daha sonra...

Benimde iştahım kabaracaktı,daha renkli çocukluklar almaya başlayacaktım

Hemde istediğim yerden istediğim şekillerde.

Hevesim geçtiğinde de ikinci el mağazasına verecektim.

Malum zararında en iyisini alabilecektim böylece.

Başka ikinci el çocukluğun yanında sevimli gülümsemelerle pazarlamaya başlayacaktı kendini cafcaflı vitrininde...

Bana bile yabancı gelecekti artık.

Elbet bulunacaktı onlarında alıcıları.

Çoğu şeyin kalite ve değer sorgusuna ihtiyacı yoktu çünkü insanlık çok kullanışlı bir fonksiyondu.

Solmaz Sin

20 Nisan 2009 Pazartesi

Yarın Hiç Gelmezse

Eğer yarın hiç gelmezse...

Kaygılanma...

Boyut değiştiriyor hayat,şahitliğini üstlenmiş zamanın karşısında.

Bir gün daha zehirlenmeyeceksin işte.

Korkma.

Yapay aldığın nefeslere yenisini eklemeyeceksin.

Puştlar dünyasına insanlığının bir parçasını heba etmeyeceksin.

Aşklaşmaların oyunlarında ego tatminsizliğine dönen savaşta rol almayacaksın bir gün daha...

İnandırıcılığını kaybetmiş kelimeler duymayacaksın çarpıcı bir dudaktan.

Sevdiklerinden uzakta bir gün daha geçirmeyeceksin beynini zehirleyerek.

Ötecileştirme ve ön yargıların idamına uğramayacaksın.

İnsanlığın et pazarı ve para bataklığındaki iğrenç kokuyu duymayacaksın bir gün daha fazla ,bir gün daha fazla...

Barıştan bahsedenlerin,çıkarları uğruna fiziksel ve psikolojik katliamlarını bir gün daha görmeyeceksin bir gün daha...

İnsanlar arasındaki yaşamın şansız dengesizliklerini bir gün daha görmeyeceksin bir gün daha...

Izdırap kelimesini yüzü hayatının mühürleriyle şekillenmiş bir annenin ağıtından duymayacaksın.

Dayatmalar,bir kontratının bile bulunmadığı sözde yöneticilerinin koşulları altında büyümeye çalışmayacaksın bir gün daha.

Doğanın çığlıklarını bir gün daha duymayacak,görmeyecek,hissetmeyeceksin...

Gelişimin engellendiği yaşam...

Sanatın canilerini bir gün daha görmeyeceksin bir gün daha.

Düşünebildiğin ve üretebildiğin için bir gün daha kösteklenmeyeceksin bir gün daha...

Aynı türküyü çığırdığın insanların kendilerinden geçişlerine şahit olmayacaksın aynada gözün yaşlı...

Psikolojik tecavüze bir gün daha uğramayacaksın bir gün daha...

Benliğin kimsesizliğini fark etmeyecek bir gün daha bir gün daha...

Bu yüzden KORKMA!!!

Bugün başını yastığındaki boşluğa rahatça koy ve kaygılanma...

Yitireceğin senin gerçek dünyan,çocukluğunda bağlandığın sevgi değil.

Korkma sanada ağlayacaklar diğerlerine yaptıkları gibi,katili azrail diye adlandıracaklar saçma sapan bir neden bulacaklar nefessizliğine...

Huzura ererken bile yanında gönderecekler yalan ifadelerini, yukarıdaki şeffaflık kavramını kendilerine benzetmek isteyecekler...

Parsel alacaklar kurbanlarının yanında...

Bu yüzden korkma!!!

Bugün başını kaygılanmadan rahatça koy yastığına.....

SOLMAZ SİN

13 Nisan 2009 Pazartesi

SENİN İÇİN

İçtim bugün.
Dinledim bugün.
Uçtum bugün.
Çektim bugün.
Ellrimi koydum istediğin vitrinime.
Ödüllendirdim kalbimin güvercinlerini.
Attım telefonumu bir kenara.
Attım gösterişlerimi bir köşeye.
Masumlaştım iyice.
Okyanusundaydım tüm gece.
Yitirdiğim çocukluğuma ağladım.
Ellerimi koydum istediğin vitrinime.
Gözlerim kalbimin mezarlığındaydı hep.
Bir yanım duacın , bir yanım serzenişte.
Git dedin gittim işte.
Yaşamaya çalıştım eski günleri.
Sevda verdim geri dönmedi.
Ses verdim yankılandı soğuk sessizliğinde.
Ellerimi koydum istediğin vitrinime.
Sen yol aldıktan sonra.
Ben bile değiştim,iki şey hariç.
Sigaram ve içkim.
Onlarıda koydum vitrinime bizim için.
Aklıma geldiğinde
Soğuk,beyaz,mermer,ikinci kimlik cüzdanın..
Aklıma geldiğinde
Ellerim,içkim,sigaram istediğin vitrinimdeler.
Gözlerimin kırışıklığıdır kaldıramayan senin soğuk sessizliğini.
Okyanusundaydım tüm gece ben.
Senin için türküler çığırdım.
Acılarımı yaktım göçmen gemilerinde.
Güllerimi unutmazdın hiç.
Koydum soğuk sessizliğine ömrümün güllerini.
Güllerim soldu.
Ellerimi koydum istediğin vitrinime.
Ne zaman birikse hasretin.
İşte yazıyorum sana bir kaç satır.
Gönderiyorum soğuk sessizliğine.
Yedi yıldır nerede birikiyor bilmiyorum.
Ellrimi koydum istediğin vitrinime.
Yetiniyordum bana bıraktıklarınla.
Hep gülüyordum aynı senin gibi...
Hep yazıyorum aynı senin gibi...
Duymak istemiyorum ne bir siren ne de telefon sesi...
Demiştim ya attım bir köşeye telefonumu .
Aklıma getirmeyerek o geceyi yaşamaya çalışıyorum senelerdir.
Ellerimi koydum istediğin vitrinime.
Rüyalarımdaki gibi her gözümü kapattığımda,karanlığımda ışıldıyor gülümsüyor ve el sallıyorsun.
Ödüllendiriyorum kalbimin güvercinlerini uyandığımda
Kırmızı karanfillere bakıyorum reel dünyada.
Kavakları dinliyorum
Koruyarak masumiyetimi
Ellerimi koyuyorum istediğin vitrinime...

Cennetteki Canım teyzeme...



Solmaz Sin

12 Nisan 2009 Pazar

O KADIN

Bir anda nefesi kesilir.
Gözleri konuşmayı unutur.
Kalbi çoktan uçmuştur.
Mimikleri....
Hayatı boyunca kaç kadın gördüyse unutur o anda hepsinin çehresini.
Yeni kelimeler arar.
Güzel sözler.
Ulaşamaz bir türlü,kuramaz yeni cümleleri.
Oysa, merak ettiği dünya için yeni kelimeler gereklidir.
Çaresizce geçmiş zamanlarını düşünür.
Deneyimlediği kadınları.
Onları suçlar,başarısızlığının sebebi onlardır..
Geçmişte bakmadığı gibi,öfkeli gözlerle kendisine bakamazdı yine.
Geçen zamanının tek suçlusu kadınlar,kadınlarıdır.
Aşkın bir sanat olduğunu,sanatla sevişemediğini anlamaz.
Oysa derinliği kadardı öfkelendiği kadınlar.
Bir yol bulmalıydı tanrıçasına giden .
Sanal alemden bir kaç söz,bir kaç sürpriz,bir kaç felsefik cümle bulur.
Sözde ilişki bağlayıcılarını bulur kendince.
Kendi rengini yansıttığını düşünerek,yansıtır onları tanrıçasına.
Arzularına tapar,kendi rengini yansıttığını düşünerek.
Oysa onlarda toplumun vurgularıdır.
Bıkmıştır kadın artık.
Sıradanlaşmış,kendinden bir nefes verememiş erkek,ilişki,yaşamlar,yaşanananlardan...
Değer tasarrufundadır artık.
Gülümser ve geçer.
Adam duygu karmaşası içinde,arzularının ulaşamadığı tanrıçasına isyan eder.
Seviyorum!!!daha ne istiyorsun???
Kadın gülümser ve geçer.
Seni seviyorum cümlesinin öncesi...
O iki kelimenin birleştirdiği yaşamlardır.
İki kelimeden önceki anlamlardır...
İki kelime yalnızca noktadır.
Bilinçli,bilinçsiz,anlamlı,anlamsız,isteyerek,istemeyerek Tanrının verdiği kabiliyeti kullanmaktır sadece
Onunda yarasıdır aslında,asırlardır anlamını bulamaz dillerde.

Adam öfkesine rağmen toparlar kendini
Her gün kendine eziyet ederek,sevdiğini sanarak geçer günleri.
Birleştirir başkalarının anlamlarını,kendini yansıttığını zannederek.
Sunar onları tanrıçasına etkileyici konuşma tarzlarına bürünüp.
Vurgu çok önemlidir çünkü...bunu kendi deneyimlemiştir.
Kadın gülümser ve geçer.
Çünkü;
Kelimelerin gerçekliğini sevmiştir hep.
Hayata karşı kendi cümleleri ve kendi sesi olmuştu.
Beyin ve yürek kimyasının sürprizleridir planladığı.
Kimyanı yarat gel...
Tanrıça birden O KADIN olur adam için,isyanları hiç bitmez.
Zaman geçer,adam sırıtarak ama yaşayarak içindeki nefessizliği.
Bedenindeki öfke yatırımlarıyla
Üstündeki,hayatındaki bütün markaları bağırır o kadın'a
Hayatında markadan önce güçlü birinin sevgi adı altında uzattığı maddi değerler vardı.
Çalıntılarıyla büyüdüğünü sanıyordur adam.

Büyük olduğunu sanıyordur adam.
Kadın gülümser ve geçer...



SOLMAZ SİN

9 Nisan 2009 Perşembe

AYNI SAYFA

Bir türlü oturamazsın dersin başına

Bir sigara yanar diğeri söner

Bir duble gelir diğeri gider

Aynı sayfadasındır

Okuduğunu sandığın şeyler birden hayatın oluverir.

Kendine gelirsin birden uzun soluklu iç geçirirsin

Anlatacağın o kadar çok şey vardır ki

Düşünürken bile yormuşlardır seni.

Anlatmaktanda yorulmuşsundur.

Hayata dair tek bir başlığın olmamıştır hiç,başlıkların davası vardır.

Hakim,yargıç,avukat,sanık,gardiyan,parmaklıklar bile hepsi sensindir sen.

Yargı,yürütme,yasama...hayatın bu üç organın tekelindedir...

Çalmışsındır bolca zaman hikayelerden,harmanlamışsındır davalarını.

Anlatmak istersin.

O şey,tam anlatırken boş gelir yada çok gelir.

Susarsın...

Tekrar bakarsın sayfaya,davetsiz düşüncelerini kovup devam edersin .

Son cümlede boğulursun düşüncelerinin deryasından.

Anlatacak gibi olursun .

Kelimeler...dil bilgisi,edebiyat,psikoloji,felsefe,fizik,kimya,biyoloji açıklayamaz düşüncelerinin dna'ları.

Hiçbir bilim yetmez,tamamlayamazsın hikayeni.

Oluşturmazsın...

Oysa hep okumuşsundur,izlemişsindir,dinlemişsindir,ezberlemişsindir başkalarının hayatlarını .

Birden Mozart seslenir uzaklardan.

Rahatlatacağını düşünürsün,derinden en derinden duyarsın sesleri.

Sevgili Mozart'ın tuşlara dokunuşunda yoklamasını alırsın düşüncelerinin.

Bir tanesi bile düşünmemiştir bugün okulunu ekmeyi (geçmişte de,gelecekte de)Burdayım,burdayım,burdayım,burdayım

Tam o sırada 'İnsanlar düşünebilen hayvanlardır' gelir aklına ilkokulun sevimli sıralarından

Ah ulan muallim ah

Ah ulan muallim ah

Keşke düşünmeseydi de düşündürtmeseydi.

Keşke gerçekten düşünebilseydi de düşündürtmeseydi dersin.

Beynin bulanıklığını kusmuştur şu iki cümleyle.

Ama ne fayda hala düşünüyorsundur ve aynı sayfaya bakıyorsundur.

Sen ona , o sana

O sana,sen ona...

SOLMAZ SİN

7 Nisan 2009 Salı

GENEL AŞK

Yabancılaşan bakış
Başkalaşan adam
Heyecanını yitirmiş dudak
Titreten yalan
Peki ya, yenisini ekleyeceği acı birikimi?
Derinliğini kaybeden adam
İnandırıcılığını yitirmiş aşk
Terk eden kadın
Yüreğine sarılan kadın
Farklılaşan kadın
Dengesizleşen kadın
Aşksızlaşan kadın
Hayat, yol, zaman, geçer…
Sonunda ya da başında ne fark eder ki
Oyun hep aynı , sonlar hep aynı
Valizini toparlayamadan
Yüreğini alamadan daha
Ama alarak kırgınlıkları,yıkıntıları,çöküşleri,bitişleri
Yani gözyaşının damlalarını alarak teker teker yanına
Bilinmeyen bir yolun sonu ya da başı
Kadın
Gözlerine bakamıyordu insanların
Susarak, derinliği olmayan gözlerin karşısında
Bilir yalan
Artık bilir hayattaki tek gerçek ‘kocaman bir yalan’
Ama o yapamadı hiç yalan bakış
Yalan gülücük
Yalan öpüş
Yalan aşk
Onurludur, gururludur ve ant içmiştir kadın.
Adam keyfi gelince bütün rezilliği
Midesizliği
Yalanı, dolanı,oyun taktiğiyle
Dönmek isteyince kadına
Kadının bir bakışı yeter ‘tiksinti’
Adam o zaman anlar
Yalanlarıyla kendi yalan huzurunda,mutluluk mezarlığında ful çiçeğini kaybettiğini
İşte o zaman gömer bakışlarını mutluluğunun mezarlığına…




SOLMAZ SİN
ONLAR GİBİ

Ve bir gün bütün yangınlarınla,kabuk bağlayamayan yaralarınla aşktan vazgeçersin.
Söz vermişsindir kendine ve dünyaya.
Birilerinin sorularını ya duymamazlıktan gelirsin ya duymamazlıktan.
Şizofrenlerin sevdikleri uğruna hayal dünyalarını terk etmiş gibi,diğerlerinin hayatlarına alışmaya çalışırsın,onlar gibi bakarsın
Onlar gibi yaşarsın
Onun gözünün içine baka baka
Bedeninde, beyninde bıraktığı bütün acılara rağmen hayat güzel dersin, onlar gibi…
Dilin ve mimiklerin yalan söyler artık
Sol yanının mimiklerini görebilen oldu mu hiç?
Uzaktan , uzaklardan, uzaklarımdan, uzaklarından seni gördüm
Değişmişsin artık bir çok masken vardı.
Gözlerin…
Cesur değillerdi, başkalarının renkleri çoktan değişmişti…
Şimdi sana söylenecek söz ne bir veda ne bir çığlık nede bir ölüm.
Uzaktan ,uzaklarımdan izlerken seni,masal kahramanlarımı aklıma getirdiğim gibi getiriyorum seni.
Gözlerinin yüreğime dokunuşlarını hatırlıyorum.
Lekelemiyorum kahramanlarımı
Hatırlamak ve sana bırakmak tüm şiirlerimi,çığlıklarımı
Geçmek kendimden…
Hiç değilse senden daha yüreklice,anlamların ruhlarını almadan
Yüreklice çekip gitmek…



SOLMAZ SİN

4 Nisan 2009 Cumartesi

ASLINDA SESSİZ AĞLAMAYI SEVER İNSAN

Aslında sessiz ağlar insan
Duymak istemez içindeki yangını
Yavaş yavaş Hayat Filmi’nin şeridi geçer gözünün önünden

Acıyı sever insan.
Geçmiş olan senelerin matematiksel değerleri önemli değildir.
İçi titreyerek hatırlar bu senelerdeki acılarını.

Oyunu sever insan.
Gecesiyle gündüzü arasında uçurumlar vardır.
Geceleri en isyankar
En küfürbaz
En keş
Gözleri kan çanağıdır hep, demleniyorlardır kendi acılarıyla…
Gündüzleri ise ‘hayat güzeldir’
Polyanna nerdesin? Maskemi arıyorum…

Fotoğraf çekmeyi sever insan.
Anı ölümsüzleştirmek deyimine kaptırmıştır kendini.
İyi niyetle çekilir bütün fotoğraflar.
Bütün insanı duyguların kanını emer seneler geçtikçe,anın ölümsüzlüğünü hissedince.

Keder, sigara, içki sever insan.
Birden yorgunluk,kırgınlık maskesiz gösterir kendini o çehrelerde.
Gelmişinede……..Geleceğinede…
Beklide ilk defa beyin, beden, ruh kendi olabildiği için mutludur…
Bu yüzden rahat rahat sövüyordur.

Gitmeyi sever insan.
Uzak diyarlara,kod adı: bilinmeyen’dir oranın.
Acı kelimesini duyunca anlam yüklemeyeceği bir diyardır orası.
Sadece kendi nefesini duyacağı bir yere…

Sonra birden nefesi kesilir gibi olur insan.
İçindeki çocuğa seneler boyunca yalan söylediğini anlar.
Acılar hesap sormaya başlayınca teker teker.
Anılar şahlanınca, çıkıp gelince bilip bilmediği yerlerden.
Kimlik beyanı günü ilan edince anlar, ah anılar.
Bağıra çağıra, hıçkıra hıçkıra, bir daha nefes alamayacağı gibi ağlar insan.
İşte o an, kendi intiharını görünce insan.
En sevdiğinin ölüm günüymüş gibi ağlamayı sever insan.
Kendinden geçerek…
Bir şeyleri arama kaygısı olmadan,bilinmeyen dünyalarda,dünyalarında ağlamayı sever insan.
Aslında hıçkırarak ağlamayı sevdiğini anlar insan…
İşte o an, sürekli eleştirdiği ve onun yüzünden bu kadar acı çektiği dünya ya isyan ederken insan.
Bu dünyada yalanlarıyla büyüttüğü bir çocuğunun olduğunu anlayınca…..
Aslında hıçkırarak ağlamayı sever insan…. SOLMAZ SİN

Neler hissettiniz?